T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SAMSUN / KAVAK - Kavak Halk Eğitimi Merkezi

Çerkez Ekrem Bey

CANBULATOĞLU ÇERKEZ EKREM BEY


Rumlarca şehit edilen Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey, Kavak ilçemizin efsane değil gerçek bir kahramanıdır. Ekrem Bey 1303 (M. 1887) tarihinde Kavak İlçesine bağlı Karlı köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Canbolat´tır. Canbolat oğlu Berzak Ekrem Bey diye tanınırdı.

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey´in yaşadığı dönemde Pontus Devleti kurma hayalleri içinde bulunan Rumlar, Osmanlı Devleti´nin savaşlarla yıprandığı 1900´lü yılların başlarında çeteleşmeye başladılar. Balkan Savaşı esnasında silah altına alınmak istenen Rumların, ordudan kaçmaları Rum çetelerini kuvvetlendirdi. I. Dünya savaşının ardından imzalanan Mondros Mütarekesiyle Samsun ve Kavak işgalin ızdırabını yaşarken yüzyıllardır Anadolu’da Türklerle iç içe yaşayan Rumlar bir Pontus Devleti kurma hayallerine dalarak Başkent belirledikleri Samsun ve çevresinde çok yoğun çete faaliyetlerine giriştiler. Rumlar Samsun’un Hançerli, Pazar, Kaleiçi, Cedid mahalleleri gibi büyük Müslüman mahalleleri yanına yeni mahalleler oluşturdular. Rumların meydana getirdiği çeteler Samsun merkezinin olağanüstü öneminden dolayı şehir merkezi yerine çevre köylerde eşkiyalık yapmaya başladılar.

Rum çeteleri İstanbul ve Atina’dan gelen ajan ve propagandacılar tarafından fitilleniyor, çetelere binlerce silah dağıtılıyordu. Kiliselere Pontus armaları asılıp, ilkokul çocukları Pontus şarkıları ve bayraklarla Samsun sokaklarında dolaştırılıyordu. Asayişsizliğin alıp başını g.ttiği Samsun´da Pontus çetelerinin geniş ölçüde faaliyet gösterdikleri nahiyelerden biri de Kavak’tı. Kavak, Rum çetelerinin yapmış oldukları birçok cinayete sahne olmuştu. Samsun’a bağlı Kavak nahiyesinin Hacılı köyünden ve Rumeli muhacirlerinden bir kişi Rum eşkıyası tarafından katledilmişti.

Yine Kavak’ın Karapınar köyü halkından on iki baş sığır Rum eşkıyasından Yanioğlu Timos ve adamları tarafından gasp edilmişti. Samsun’un diğer kazalarında olduğu gibi Kavak nahiyesinde de deve kervanlarına rastlanmaktaydı. Yük taşımacılığında bunlardan yararlanılmaktaydı. Daha sonra taşımacılıkta atlar ve öküzler gelmekteydi. Bundan dolayı Rum eşkıyaların köyleri basıp büyük baş hayvanları gasp etmesi köylü için çok büyük bir yıkımdı. Kavak, Alaçam, Ladik, Köprü, Havza’da Rum eşkıyaların saldırıları 1918 yılından 1920 yılı sonuna kadar artarak devam etti. Yunan ordusunun Batı Anadolu’da ilerlediği 1920 yılı içerisinde, Karadeniz Bölgesi’nde Rumlar, Türklerin kuvvetsiz kalmaları ve moral bozukluğu içerisinde bulunmasından faydalanarak yüzlerce cinayet işledi. Nitekim Rum çeteleri, Samsun Bölgesi’nde, 1920 sonlarına kadar 926 Türk’ü katlettiler. Kavak halkının Rum çetelerinden çektikleri acılardan bir tanesi de 29 Mayıs 1919 tarihinde yaşandı. Mamutlu Köyü çevresinde hava değişimi için memleketlerine gitmekte olan 7 asker "Sığır Çobanı" lakabıyla tanınan Rum çetebaşı Konstantin oğlu Dimit ve 30 kadar eşkiyanın saldırısına uğradı. Bu askerler oracıkta şehit düştü.

işte böylesi bir dönemde Rumların bu oyunlarına karşı Türk halkı kendini savunmak için teşkilatlanmaya, can ve mal güvenliklerini korumaya çalıştı. Türk köylerini yakmaya, yıkmaya, halkın ırz, namus ve malına saldırıp akla hayale gelmedik zulümler yapan Rumlara karşı koyanların başında ise Kavaklı Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey vardı. Türk milletine yapılan bu saldırılara kahramanca dur demek için 1915 yılında Türklerden oluşan Samsun ve çevresindeki ilk ulusal çeteyi oluşturdu. Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey kurduğu çetesi ile Rumlara her yerde amansız darbeler indirmeye başladı. Ekrem Bey´in kahramanlıklarını duyan Samsun Mutasarrıfı Kemal Bey, onu Samsun´a çağırarak silahça ve adamca takviye etmeye başladı. Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey bu şekilde gücünü artırdıktan sonra hepsi de gözü pek ve vurucu 200´den fazla adama sahip oldu. Nerede bir Rum çetesi kötülük yapsa kendisine hemen haber gönderiliyor, o da yıldırım hızı ile bu Rum çetelerini darma dağın ediyordu. Kısa bir zaman içinde Rum çeteleri bayağı yılmaya başladılar. Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey´in adını duymayan kalmadı. Rum çeteleri en çok ondan korkuyorlardı.

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey giriştiği bütün çarpışmalarda hiç bir vakit saklanmaya, gizlenmeye asla tenezzül etmez, apaçık ortada dururdu. Kendisine sıkılan kurşunlardan hiç birisi kendisine isabet etmemiş, bu yüzden Ekrem Beye kurşun işlemediği yolunda rivayetler bile çıkmış. O kadar ki bizzat Rumlar bile buna inanmaya başlamışlardı. Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey en çok Samsun ile İç Anadolu yolunun güvenliğini sağlamakla uğraşıyor, Rum çetelerini bu bölgeye yaklaştırmıyordu. Denilebilir ki Samsun ile Merzifon arasına olduğu gibi hakim bulunuyordu. Canbulatoğlu Ekrem Bey Samsun ile İç Anadolu yolunun güvenliğini sağlamasının yanı sıra devletin hizmetindeki posta arabasının Erbaaya gidip gelmesi için koruma görevini yürütüyordu.

Mondros Mütarekesi´nin ardından İngilizler, çoğunluğu Hintlilerden oluşan 100 kişilik bir birliği Merzifon´a göndermek için yola çıkartmışlardı. Başlarında İngiliz Subayları bulunan bu birlik Çakallı´ya geldiğinde, kendilerini dikkatle izleyen Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey yanında pek az adamı olduğu halde, birden karşılarına çıkıp dur emrini verdi. İngilizler şaşırmışlardı. Hemen silah başı emri vermeye kalkışıyorlar, ama pusuda bekleyen Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey´in adamları hemen ateşe başlayınca duraklıyor, beyaz mendillerini sallayarak teslim olduklarını bildiriyorlardı. Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey hemen silahları ve cephaneleri toplattı. Bu birliğin başında bulunan İngiliz Yüzbaşısı ile Ekrem Bey arasında tercüman aracılığı ile şöyle bir konuşma yaşandı:

İngiliz Subayı:
-Sen kimsin? Ne cesaretle yolumuzu kesiyorsun?

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey:
- Ben memleketin evlatlarından birisiyim. Burası benim vatanım, fakat sen kimsin ve burada ne işin var?

İngiliz Subayı:
- Ben İngiliz işgal kuvvetlerine mensup, bu birliğin komutanıyım. Devletiniz savaşta yenilmiştir. Sizde topraklarınızı İşgal etmiş bulunuyoruz.

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey:
- Hayır, savaş bitmemiştir.

İngiliz Subayı:
- Savaş çoktan sizin tarafın yenilmesiyle sona ermiş bulunmaktadır. Sizin galiba bir şeyden haberiniz yok.

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey:
- Savaş bitmiş olsa bizim burada ne işimiz var?

İngiliz Subayı:
- Siz asker misiniz?

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey:
- Her Türk askerdir.

İngiliz Subayı:
- Bu yol kesme hareketinizi ileride çok ağır ödeyeceksiniz.

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey:
- İşin o tarafı yalnız bizi ilgilendirir.

İngiliz Subayı:
- Peki şimdi bize ne yapacaksınız

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey:
- Samsun´a kadar yolcu edeceğiz. Bir daha Samsun´dan çıkacak, buralara gelecek olursanız, bu sefer size karşı hiç de merhametli davranacak değiliz. Belki de hepinizi öldürmek zorunda kalacağız.

Bu sözleri duyan İngiliz subayı Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey´e boyun eğdi ve birliği ile birlikte Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey gözetiminde Samsun´a geri döndü.

İşte böylesi bir vatanseverliğe sahip Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey, hem işgalci İngiliz güçlerinin hem de Pontusçu Rum çetelerinin çekindiği bir kahraman olmuştur. Samsun Amasya Metroplodi Germanos Karavengelis tarafından Rum Patrikhanesine çekilen telgrafta Samsun´daki Türkleri örgütleyip askeri eğitim yaptırıldığı iddiasıyla Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey’den şikayet edilmektedir.

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey´in çetesinin kurmak istedikleri oyunu bozabileceği endişesine kapılan İngiliz Yüksek Komiserliği ve Karadeniz Ordusu Başkumadanlığı, 21 Nisan 1919’da İstanbul Hükümetine bir nota vererek, sıkıştırmaya ve olaylara engel olmaya zorladı. Verilen notada; "Rumlara yapılan sözüm ona tecavüzlerin önlenmesi ve bölgedeki asayişsizliğin giderilmesi" talep edilmişti.

Baskılar şiddetlenmiş, İstanbul Hükümeti için tek çıkar yol, olağanüstü yetkilerle donatılmış güvenilir bir komutanı Samsun’a göndermekten başka çare kalmamıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın da Anadolu’ya geçmek için aradığı fırsat doğmuştu. Kendi ifadeleriyle "İsyan çıkaran ve bölgedeki azınlık Rumlara eziyet eden Türkleri tepelemek" için, Merkezi Sivas’ta bulunan iki tümenli 3. kolordu ve merkezi Erzurum’da bulunan 4 tümenli 15. kolordunun emrine verildiği 9. Ordu Müfettişliği Mustafa Kemal Paşa’nın artık yeni göreviydi.

Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey ile Mustafa Kemal Paşa ilk ve son defa 25 Mayıs 1919 tarihinde tanışmıştır. Samsun´a çıktıktan sonra Mustafa Kemal Paşa 25 Mayıs 1919’da Havza´ya gitmek için 18 arkadaşıyla yola çıkar.

Mustafa Kemal Paşa´yı taşıyan otomobilin Kulupınar denilen yerde arızalanması üzerine Mustafa Kemal Paşa ve mahiyeti Kavak´a yürüyerek girer. Kaledoruğu´ndan indiklerinde hamamın önünde Bekçi Mehmet Çavuş ile karşılaşırlar. Mehmet Çavuş gelenlere kim olduklarını sorar. Mustafa Kemal Paşa, kendini tanıtır ve bekçinin kendisini Alay Komutanı´na götürmelerini ister. Bekçi Mehmet Çavuş ise Mustafa Kemal Paşa ve Mahiyeti´ni Kavak´ın ileri geleni Akaloğlu Hacı Yusuf Ağa´nın evine götürür. Burada yapılan görüşmelerin ardından Mustafa Kemal Paşa halk ile konuşmak istediğini belirtir. Kavak´a bir Paşa´nın geldiğini duyan yöre halkı ilçe merkezinde toplanmaya başlamıştır bile.

Hep birlikte Kavak´ta şimdiki Halk Eğitim binası olarak inşa edilen yerde bulunan ve daha önce hükümet konağı olan Nahiye binasına geçerler. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları nahiye binasında bir süre dinlenir. Kasabalarına bir paşanın geldiğini duyan Kavak halkı, yavaş yavaş Mustafa Kemal´in etrafına birikir. Herkeste bir sessizlik hakimdir.

Mustafa Kemal Paşa halkı gözleriyle süzüyordu. Halk ise Kavak ileri gelenlerinin çevrelediği Mustafa Kemal Paşa´nın davranışlarını hiç kaçırmadan izliyordu. Mustafa Kemal Paşa´nın karşısında Aziz Bey, Akaloğlu Yusuf, Canbolat oğlu Ekrem Bey, Nahiye Müdürü ve halk vardı.

Kavak´ın zenginlerinden yaşı yetmişe dayanan Akaloğlu Yusuf:
- Çay mı kahve mi buyurursunuz?
Mustafa Kemal Paşa:
- Hava soğuk çay içelim dedi.
Çaylar içilirken Mustafa Kemal Paşa halka yönelerek konuşmaya başladı:
- Ne haldesiniz bakalım?
- Sorma Paşam
- Eziyet çekiyorsunuz elbet.
- Eşkiyanın aman verdiği var mı?
- Hükümetin imzaladığı mütarekeden memnun musunuz?
- Hayır Paşam.
- Sebep?
- Düşman içimizde yaşıyor ve onu tevkil eden yok. Bizler ise bu merhametsiz ve gaddar çetelerle başa çıkacak durumda değiliz.
- Pekala ne yapmak fikrindesiniz?
- Bizi düşünen derdimize çare bulacak olan kumandanlarımız, büyüklerimiz ne emredelerse onu.
-Eğer ben, memleketimizi çiğneyen düşman kuvvetlerini memleketten sürüp atmak, memleketi hakiki istiklaline kavuşturmak için bir hareketin başına geçecek olursam bu iş de hanginiz beni desteklersiniz?

Canbulatoğlu Ekrem Bey hemen yerinden fırlayarak Mustafa Kemal Paşa´yı askerce selamladıktan sonra:
- Şu saniyeden itibaren iki yüz adamımla emrinizdeyim Paşam cevabını verdi.
Kavaklılar arasından Akaloğlu Yusuf Bey ise şöyle haykırdı:
- Bu uğurda icap ederse dedelerimizden kalma paslı silahları da yağlar öne atılırız. Yetti gayri!

Canbulatoğlu Ekrem Bey ve Akaloğlu Yusuf Bey´in milli mücadele için hiç düşünmeden kendisine itaat edeceklerini söylemesi Mustafa Kemal Paşa´yı çok duygulandırır ve herkesin önünde Canbularoğlu ile Akaloğlu Yusuf´a teşekkür eder. Bu olayla birlikte Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımlarının ateşlediği yer Kavak ilçesi Mustafa Kemal Paşa´ya ilk bağlanan kişiler ise Kavak halkı olur.

Mustafa Kemal Paşa, Havza´ya geçmek için Kavak´tan ayrılırken Canbulatoğlu Ekrem Bey güzergah üzerindeki Rum çetelerinin Mustafa Kemal Paşa ve mahiyetine zarar vermemesi için emrindeki atlılar ile birlikte heyetin güvenliğini sağlar. Canbulatoğlu Çerkez Ekrem Bey, böylece Mustafa Kemal Paşa´yı Anadolu’da ilk defa silahlı kuvvetleri ile destekleyen kişi olarak tarihe geçer.

Devamlı halkın hizmetine koşan Canbulatoğlu Ekrem Bey, Mustafa Kemal Paşa´yı Havza´ya götürdükten 4 gün sonra yani 29 Mayıs 1919 tarihinde posta arabalarını Erbaa´ya götürüyordu. Rum çetelerinin saldırılarından korkan yolcular, Canbulatoğlu Ekrem Bey ile birlikte yolculuk ediyorlardı.

Kafile Erbaa´ya doğru hareket etti ve Güllü Çalı (Güllüceağıl) adlı Rum köyünün önüne geldiğinde, bu köyden iki kişinin kafileye doğru gelmekte olduğunu görülür. Tepeden tırnağa silahlı olan bu adamlar azılı Rum çetecilerden Hirşo ve onun sağ kolu sayılan Kozma´dır. Bir anlık şaşkınlık her iki tarafı sarar, Canbulatoğlu Ekrem Bey hemen kendisini toplar ve adamlarına saldırmalarını emrederek onlara doğru atılır. Karşılıklı ateş başlar.

İlk olarak Hirşo vurulur ve atından yere düşer. Kozma ise kaçmaya başlar ancak. 30-40 adım kadar koştuktan sonra oda vurularak yere yuvarlanır. Böylece bir çırpıda en azılı iki Rum eşkiyası temizlenmiştir. Ateş sesleri üzerine Rum köyünden Ekrem Bey ve adamları üzerine kurşun yağmaya başlar. Rum köyü çok kalabalık bir köydü, buna rağmen ortaya çıkmaya, üzerlerine gelmeye cesaret edemiyorlardı, uzaktan uzağa ateş ediyorlardı.

Ekrem Bey kafileye bir zarar gelmemesi için onlara yola devam emrini verdi. Kafile uzaklaştıktan sonra yoğun ateş devam etti. Bu hengamede Karlı köyünden Dipşov Şakir´in ağabeyisine;

- "Beyimiz vuruldu" diye seslendiği duyulur. Ekrem Bey şehit olmuştur.

Ekrem Bey yerde yatıyor, yaralı aslanlar gibi inliyordu. Uğursuz bir kurşun onun karnından girmiş, can evinden vurmuştu. Az sonra aziz ruhunu Allah´a teslim etti. Ekrem Bey´in naaaşı Bükceğiz köyünden Ömer adındaki adamı ile arabalardan birine koyarak Karlı köyüne yollanır.

Naaşı köyüne götürülmüş ve orada toprağa verilmiştir.

Yine Bükceğizden Topal Osman Öldürülen iki eşkiyanın kafalarını keserek heybesine yerleştirir. Yolda köyün büyüklerinden Aytek Beyle karşılaşır. Ekrem Bey´in vurulduğunu haber almış, doğru olup olmadığını öğrenmek üzere yola çıkmıştır. Ekrem Bey´in vurulduğunu öğrenince ihtiyar kendisini tutamaz ve ağlamaya başlar. Ekrem Bey´in ölümünden sonra Kavak Belediye Reisi Akaloğlu Yusuf ağa bir çete kurarak Rumlara karşı bir kaç baskın tertip etmiş olup, bu işi daha fazla İleri götürememiştir.

Nüfus kaydına göre Ekrem Beyin doğum tarihi 1303 (M. 1887] ve şehit düştüğü tarih Haziran 1335 (M. 1919) dur. Öldüğünde henüz 32 yaşında bir yiğitti. Geride iki eşi, biri erkek biri de kız olmak üzere iki çocuğu kalmıştır. Ekrem Bey´in oğlu Fuat 1328 doğumlu olup, 1933 tarihinde bekar olarak 21 yaşında vefat etmiştir. Kızı Beratiye 1329 doğumlu olup, 06.05. 1992 tarihinde Bekar olarak vefat etmiştir.

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 26.12.2013 - Güncelleme: 19.03.2018 22:19 - Görüntülenme: 4313
  Beğen | 4  kişi beğendi